KADEM, New York’ta “ısrarlı takip” ve “dijital taciz” konusunda verilen çabayı anlattı

NEW Bayan ve Demokrasi Vakfı (KADEM), ABD’nin New York kentinde Birleşmiş Milletler (BM) Bayanın Statüsü Kurulu 67. Oturumu kapsamında düzenlenen panelde, “ısrarlı takip” ve dijital taciz” bahislerinde kurum olarak verdikleri çabayı anlattı.

Salvation Army Auditorium’da “Dijital Şiddete Karşı Farkındalığı Artırmak: Israrlı Takip ile Mücadele” ismiyle düzenlenen panel öncesinde KADEM’in akademi, eğitim, istihdam, hukuk üzere farklı alanlardaki çalışmaları hakkında bilgi verilirken, tüm dünyada bayanların, ısrarlı takip ismi verilen şiddet cinsiyle karşı karşıya olduğu belirtildi.

Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen zelzelelerde hayatını kaybedenlerin anısına hürmet duruşuyla başlayan panelde, bayanların dijital ortamda maruz kaldığı tacizler ve bu tacizlere karşı alınabilecek tedbirler ele alındı.

KADEM Dış Bağlar Uzmanı Nurbanu Küçük’ün yaptığı sunuş konuşmasında son bir yılda, ABD’de 13,5 milyon bayanın ısrarlı takibe maruz kaldığı, Avustralya’da bayanların yüzde 32’si, İngiltere’de yüzde 23’ü, Almanya’da ise yüzde 19’unun ısrarlı takip mağduru olduğu bilgisi paylaşıldı.

Sunumda, Fransa’da her 3 bayandan, Türkiye’de de her 4 bayandan birinin hayatı boyunca ısrarlı takibe uğradığının ve bu sayıların “çok kaygı verici” olduğunun altı çizildi.

Israrlı takibin sonuçları fizikî ve cinsel taarruzlar kadar yıkıcı olabilir

KADEM İdare Konseyi Üyesi Nursem Keskin Aksay’ın moderatörlüğünü üstlendiği aktiflikte konuşan C.A. Goldberg PLLC Avukatlık şirketinin ortağı Adam Massey, ısrarlı takibin, her vakit fizikî yahut cinsel bir hücum olmasa da sonuç bakımından kurbanlar için eşit derecede yıkıcı olabileceğine değindi.

Massey, dijital şiddetin yalnız dijitalde kalmadığını, dijital şiddet uygulayıcılarının “çok büyük oranda” gerçek hayatta da şiddet temayülleri olduğunu söyledi.

ABD’li avukat Massey, “Akıllı telefonların ortaya çıkışı, ısrarlı takibin yanı sıra dijital takip etmeyi çok daha karmaşık hale getirdi. Zira muhtemelen hiçbirimiz telefonlarımız, uygulamalarımız ve e-postamız olmadan çalışamayız. Bu da, takipçilerin artık telefonunuzu tesirli bir formda travma yaratan bir aygıta dönüştürebileceği manasına geliyor.” sözlerini kullandı.

Massey, bu bağlamda teknoloji şirketlerinin sorumluluk alması, sivil toplum kuruluşlarının da bu şirketlere baskı uygulaması gerektiğinin altını çizdi.

Panelin bayan konuşmacısı akademisyen Sana Qutubuddin, 2016’da Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde yapılan toplantılarda “dijital insan hakları” konusunu gündeme getirdiğinde mevzunun gereğince ciddiye alınmadığını vurguladı.

New York’taki panelde konuşan Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanlığı Uzmanı Onur Dinçer ise, ısrarlı takip konusunun BM çerçevesinde faaliyet gösteren Bayanın Statüsü Kurulunun gündeminde kıymetli bir yer edindiğini tabir etti.

Dinçer, “Türkiye nitekim de bu sıkıntıyla çaba konusunda çok hoş bir deneyim edindi. Şiddet mağduru ve risk altındaki bayanlara da hizmet veriyoruz. Tüm taraflarla uyum içinde ulusal mevzuatı güçlendiriyor, kamuoyunu bilinçlendiriyor ve kurum sistemlerini harekete geçiriyoruz.” sözlerine yer verdi.